
CARMEDYA.COM – Mercedes-AMG, yakında piyasaya süreceği dört kapılı seri üretim spor otomobili hakkında fikir veren CONCEPT AMG GT XX’i tanıttı.
Bu yeni konsept, sıfırdan geliştirilen yeni motor ve yüksek performanslı batarya ile devrim niteliğinde bir sürüş konsepti sunuyor. Bu konsept, yüksek performanslı AMG Elektrik Mimarisi (AMG.EA) temelinde geliştirilen sonraki seri üretim modellerinde kullanılması planlanan çok sayıda teknik çözümü içeriyor.
Konseptin teknolojik altyapısı, Mercedes-Benz AG’nin yüzde 100 iştiraki olan İngiliz elektrik motoru uzmanı YASA tarafından geliştirildi. Yenilikçi elektrik motorları, kompakt bir paketten yüksek güç sağlıyor ve 2026 yılında Mercedes-AMG’nin seri üretiminde kullanılacak.
CONCEPT AMG GT XX, 1000 kW’ın üzerindeki maksimum güç çıkışı sayesinde 360 km/s’in üzerinde azami hıza ulaşabiliyor. Yeni yüksek performanslı batarya ile akıllı motoru, özellikle sürekli güç sağlama açısından tamamen yeni bir seviyeye ulaşıyor. Batarya, yoğun sürüş sırasında bile optimum sıcaklık aralığında kalıyor. Konsept araç, yaklaşık beş dakika içinde 400 kilometrelik mesafe (WLTP) için yeniden şarj edilebiliyor.
Yeni motorlar bir çok avantaj sunuyor. Geleneksel elektrik motorlarına kıyasla çok daha kompakt, hafif ve daha güçlüler. Güç yoğunlukları, geleneksel motorların yaklaşık üç katı olan bu yenilikçi motorlar yaklaşık üçte iki oranında daha hafif ve gelenesel motorların üçte biri kadar yer kaplıyor. Bu kompakt motor tasarımı, aktarma organlarının yerleşiminde daha fazla özgürlük sunuyor.
CONCEPT AMG GT XX’teki yüksek voltajlı batarya tamamen yeni bir geliştirme. AMG ONE ve Formula 1®’den edinilen tüm deneyimlerin yanı sıra Affalterbach’taki Mercedes AMG ve Brixworth (İngiltere) Mercedes AMG High Performance Powertrains (HPP) şirketlerindeki mühendislerin bilgi birikiminden yararlanıyor.
Yüksek Performanslı Elektrikli Batarya (HP.EB), yüksek güç çıkışı sağlayarak aracın genel performansını garanti ediyor. Bu, hızlı enerji emilimi ve yüksek güç yoğunluğu ile birleştiriliyor. Yüksek sistem performansına katkıda bulunan üç ana unsur ise yeni batarya hücresi geliştirmeleri, hücrelerin doğrudan soğutulması ve yüksek voltaj.

CONCEPT AMG GT XX, oldukça uzun ve ince silindir şeklinde hücreler kullanıyor. Bu format, hücre soğutması için birçok avantaj sağlıyor. Dar çap, hücre çekirdeğinden kasaya olan mesafenin özellikle kısa olmasını sağlıyor. Bu, yük altında oluşan ısının hızlı bir şekilde dağılmasını sağlıyor ve her bir hücrenin optimum sıcaklık aralığında tutulmasını garanti ediyor.
Bir başka yenilik ise lazerle kaynaklanmış alüminyum hücre muhafazası. Genellikle kullanılan çelik muhafazalardan daha hafif ve elektrik ve ısı iletkenliği açısından çok daha üstün. Böylece hücrelerin hedefli termal kontrolünde avantajlar sağlarken ihtiyaç duyulduğunda daha hızlı soğutma veya ısıtma imkanı sunuyor.
Hücre kimyası, CONCEPT AMG GT XX için özel olarak geliştirildi. Katotta NCMA (nikel / kobalt / manganez / alüminyum) kimyasına ve anot tarafında silikon içeriğine dayanan bu yapı, 300 Wh/kg enerji yoğunluğu (hücre seviyesinde 740 Wh/l) ile bugüne kadar benzeri olmayan bir yüksek enerji yoğunluğu, güçlü şarj performansı ve uzun ömürlü kullanım kombinasyonu sunuyor.
Her hücre lazerle kaynaklanmış plastik modüller içine yerleştiriliyor ve bu süreçte performans da ön planda tutuluyor. Doğrudan hücre soğutma, optimum ısı dağılımını sağlamak için plastik modüllere entegre edilmiş. Elektrik iletkenliği olmayan özel bir yağ bazlı yüksek teknoloji soğutucu, her bir hücrenin etrafında dolaşarak optimum sıcaklığın korunmasını sağlıyor. Soğutucu, modüller içerisindeki tüm hücrelerin eşit şekilde soğutulması için optimize edilmiş soğutma kanalları boyunca akıyor. CONCEPT AMG GT XX modelinde 3 binden fazla hücre bulunuyor.
Lityum-iyon enerji depolama ünitesi, 800 voltun üzerinde yüksek bir gerilime sahip. Bu da genel performansa katkıda bulunuyor. Yüksek voltajın avantajları arasında daha hafif kablolama sayesinde düşük ağırlık, daha yüksek sürekli güç çıkışı ve daha kısa batarya şarj süreleri yer alıyor. Ayrıca, şarj kablosu üzerinden yaşanan enerji kayıpları da önemli ölçüde azalıyor.
CONCEPT AMG GT XX, şarj eğrisinin geniş bir aralığında 1000 amperde 850 kW’ın üzerinde çok yüksek bir ortalama şarj gücü elde ediyor.
Mercedes-Benz Şarj Birimi, aracın şarj performansına uyum sağlamak için, yüksek güçlü şarj alanında Avrupa pazar lideri olan ortağı Alpitronic ile yakın iş birliği içinde çalıştı. Alpitronic, prototip bir şarj istasyonu geliştirdi. Bu, standart bir CCS kablosu aracılığıyla bu kadar yüksek akım iletebilen ilk şarj istasyonu.
CONCEPT AMG GT XX’in gövde yapısı, yeni AMG.EA platformu üzerine inşa edilmiş ve tamamen yeni. Alüminyum, çelik ve fiber kompozit malzemelerden oluşan akıllı malzeme matrisi, AMG markasının imzası olan üstün sertliği düşük ağırlıkla birleştiriyor.
Yüksek voltajlı batarya, modüler elektrikli araç mimarisinin yapısına merkezi olarak entegre edilmiş. Koruyucu muhafazası; hücre modüllerini, tüm anahtar bileşenleri ve yine AMG tarafından özel olarak geliştirilen Batarya Yönetim Sistemi’ni (BMS) kapsıyor. Tanımlı yanal yük yolları, yüksek sertlik ile düşük ağırlığı bir araya getirerek üst düzey çarpışma güvenliğinin temelini oluşturuyor.
Batarya muhafazası, araç yapısının bir parçası olarak çarpışma konseptine entegre edilmiş. Batarya, yüksek voltaj (HV) kablolaması ve diğer HV bileşenleri, Mercedes-Benz’in yüksek güvenlik gerekliliklerini karşılayacak şekilde yapılandırılmış ve sabitlenmiş. Yasal düzenlemelere ek olarak, sistem aynı zamanda Mercedes-Benz’in kendi iç standartları olan, oldukça zorlu güvenlik kriterlerini de karşılamak zorunda.

Dış tasarım
Konsept, dinamik fastback yapısına sahip. Alçak motor kaputu ve keskin eğimli ön camı dikkat çekiyor.
AMG’ye özgü ön ızgara, on dikey çubukla karakteristik AMG özelliğini yansıtıyor. Ancak bu tasarım, daha oval ve içbükey bir form ile geliştirilmiş. Mercedes yıldızı, ızgaranın ortasına entegre edilmiş. İnce ve dikdörtgen biçimli yardımcı farlar, ızgaranın dış kenarlarına gömülü şekilde yerleştirilmiş. Dikey olarak konumlandırılmış ana farlar ise, kısa ve uzun huzmeleri üst üste dizilerek yenilikçi bir vurgu oluşturuyor.
Motor sporlarından gelen karakteristik bir özellik ise kaputta yer alan ve her birinde iki kanatçık bulunan ikili hava çıkışları. Bu çıkışlar, aracın ön kısmındaki yatay soğutma modüllerinden çıkan sıcak havayı dışarı atarak soğutucu hava akış yolunu optimize ediyor. Ön rüzgar deflektörü, aracın ön kısmının etrafını genişçe sarıyor ve ön tekerlek kemerlerine kadar uzanan entegre bir hava perdesi (air-curtain) işlevi görüyor. Kaput, tekerlek kemerlerine kadar ön bölümü sarmalayarak iki adet güç kubbesiyle CONCEPT AMG GT XX’in kendine özgü spor otomobil genlerini vurguluyor.
Yandan bakıldığında, alçak ön bölümden organik biçimde genişleyen çamurluklar ön tekerlekleri çerçeveliyor. Uzun ve basık cam tavan bölmesi, çift bombeli tavan yapısıyla ve her iki yanda üçer camla kaslı arka omuz hatları üzerinde yer alıyor. Dış dikiz aynaları, tipik bir spor otomobil tarzında ön kapılarda yukarıda konumlandırılmış. Marşpiyel kaplamaları, arka tekerlek kemerlerine kadar uzanan aerodinamik hatlara sahip. Kapı kollarının gövdeye gömülü tasarımı ise aerodinamik iyileştirmenin bir başka göstergesi.
Kuşbakışı bakıldığında, akıcı tavan çizgisinin arkaya doğru daralarak geniş omuz hatlarına olanak tanıdığı görülüyor. Arka çamurluklar da yan yüzeylerden organik bir şekilde akarak şekilleniyor. Arka bölümde öne çıkan bir diğer tasarım öğesi ise, her iki yanda derinlemesine alçalan görünür karbon fiberden geniş difüzör. Yüksek hızlarda arka kararlılığı sağlamak üzere tasarlanan bu yapı, formuyla AMG ONE’ı anımsatıyor.
Araç gövdesi, ön spoylerden başlayıp eşik kaplamaları boyunca arka difüzöre kadar uzanan güçlü bir zemin yapısı üzerinde görsel olarak yükseliyor. Ön ve arka çıkıntılar, modelin ikonik genel oranlarını vurguluyor. Dinamik karakter, aynı zamanda Günbatımı Işıltısı Turuncusu olarak adlandırılan gösterişli gövde rengiyle de kendini belli ediyor. Özel bileşimi sayesinde, yüzeyler ışıkta sıvı metal gibi parıldıyor.
Dinamik arka bölüm, keskin açılı aerodinamik kenarı ve altı dairesel koyu kırmızı stop lambasıyla özgün bir araç kimliği oluşturuyor. Lambalar ile ortada konumlandırılmış MBUX Akışkan Işık Paneli, her biri konik yan duvarlara sahip uzunlamasına bir girintiyle çerçevelenerek etkileyici bir derinlik hissi yaratıyor. Aktif hava freni ise arka bölüme kusursuz bir şekilde entegre edilmiş.
Aerodinami
300 km/s hızda, sürüş enerjisinin yaklaşık yüzde 83’ü hava direncini yenmek için harcanıyor. Bu da yüksek performans segmentinde verimli aerodinamiğin ne kadar önemli olduğunu ortaya koyuyor. Özel olarak geliştirilmiş dış hat, optimum bastırma kuvveti ile maksimum verimlilik sağlayarak aerodinamik denge oluşturuyor. Bu yapı, Venturi etkisi yaratarak arka bölümdeki kaldırma kuvvetini düşürüyor; üstelik bu, sürtünme katsayısını (cd) kayda değer biçimde etkilemeden yapılıyor. Böylece arka kısmın daha alçak olmasını sağlayarak belirgin bir arka spoylere olan ihtiyacı azaltıyor. Akıllı aerodinamik tasarımı, 360 km/s üzeri hızlara kadar tüm sürüş koşullarında yüksek yol tutuş kararlılığı sağlıyor.
Genel olarak, titizlikle yapılan aerodinamik iyileştirmeler, sürtünme katsayısını ve ön yüzey alanını azaltarak yüksek hız performansına ve yüksek hızlarda daha uzun menzile katkı sağlıyor. Geniş ve yüksek performanslı lastiklere rağmen, sürtünme katsayısı cd =0,198.
Ön kaputtaki geniş hava çıkışlarına ek olarak, CONCEPT AMG GT XX, aracın alt kısmındaki ön bölümde yer alan pasif bir soğutma plakasını kullanıyor ve bu plaka, alt gövdenin altından geçen hava akışını soğutma amacıyla değerlendiriyor. Bir diğer özellik ise AMG GT serisi modellerinden bilinen ancak bu modelde daha da geliştirilmiş olan aktif hava kontrol sistemi AIRPANEL. Bu sistem, soğutma ve aerodinamik sürtünme arasında en iyi dengeyi sağlıyor. Sistem, soğutma gereksinimlerine göre hava akışını çok kademeli olarak yönetiyor ve bu işlemi ön tampondaki hava girişinin arkasına gizlenmiş panjurlar aracılığıyla gerçekleştiriyor. Normalde bu panjurlar hava direncini azaltmak ve hava akışını alt gövdeye yönlendirmek için kapalı. Ancak, önceden tanımlanmış bileşenlerde belirli sıcaklıklar aşıldığında ve soğutma ihtiyacı arttığında, panjurlar birden fazla kademede açılıyor ve gerekli soğutma havası ısı değiştiricilere yönlendiriliyor.

İç tasarım
CONCEPT AMG GT XX’in iç mekânı, bir yarış otomobili gibi sadeleştirilirken lüks bir görünüm ve his de sunuyor. Neredeyse tamamen siyah olan iç tasarımda gümüş ve turuncu vurgular belirgin biçimde öne çıkıyor ve teknik unsurlara görsel olarak minimalist bir odak kazandırıyor. Yüksek voltaj kablolarından ilham alan görünür gövde yapıları ve iç bileşenler, AMG’nin köklerindeki motor sporlarıyla güçlü bir bağlantı kuruyor. İki entegre ekran bulunan yalın kokpit tamamen sürüşe odaklı. Araç ve tüm göstergeleri, 26 cm’lik (10,25 inç) dijital gösterge paneli ile 35,6 cm’lik (14 inç) multimedya dokunmatik ekran üzerinden kontrol ediliyor. Ekranlar ergonomik olarak sürücüye göre konumlandırılırken kusursuz bir cam görünümü sunuyor.
Direksiyon simidi, dikdörtgene yakın şekli ile AMG ONE’dakine benziyor ve motor sporlarından aldığı ilham yanlardaki iki yatay kolla karakterize ediliyor. Direksiyon arkası kulakçıklar, reküperasyon kontrolü için kullanılıyor. Direksiyon kolonundaki bir ekran, sekiz LED aracılığıyla farklı renk kodlarıyla şarj durumunu (mavi), reküperasyon ve anlık performansı (kırmızı) gösteriyor. Ayrıca, diğer işlevlerin kontrolünü sağlayan ve renkli simgelerle seçenekleri görüntüleyen iki yuvarlak AMG direksiyon tuşu bulunuyor.
İç mekânın özellikle dikkat çekici bir diğer özelliği ise orta konsol çevresindeki beyaz gövdeden dışarı uzanan profiller ve üzerinde yer alan aydınlatmalı turuncu borular. Bunlar iç tasarıma vurucu bir kimlik kazandırıyor. Görünümleri, yüksek gerilim kablolarını içgüdüsel olarak akla getiriyor. Öne çıkan bir diğer detay ise orta konsolda yer alan ve AMG armasının şeklini taşıyan tasarım unsuru.
Kapı panellerindeki zarif şekilde aydınlatılmış yarış tipi delikler, siyah yüzeyi bölen ve ikinci bakışta fark edilen bir etki yaratıyor.
Ağırlığı azaltmak için, arka koltuklarda bulunan ve minderleri de dahil olmak üzere ayrı ayrı şekillendirilmiş karbon fiber koltuklar, aracın arka bölmesine tamamen entegre edilmiş. Tavanın iç kaplamasının olmaması ağırlığı azaltıyor ve karbon fiber yapıyı ortaya çıkarıyor. Renkli arkadan aydınlatmalı kumaşın damalı bayrak tasarımı, motor sporlarına gönderme yapıyor.
Zemin kaplaması yüzde 100 geri dönüştürülmüş malzemeden yapılmış ve damalı bayrak unsurları içeren sportif deseni de motor sporlarına atıfta bulunuyor.
Duygusal ve sezgisel MBUX
CONCEPT AMG GT XX’teki kullanıcı arayüzü ve Mercedes-Benz Kullanıcı Deneyimi (MBUX), duygusal ve sezgisel bir kullanım sunuyor. Bu sistem, Mercedes-Benz’in kendi geliştirdiği Mercedes-Benz İşletim Sistemi (MB.OS) üzerine kurulu. Derinlemesine entegre edilmiş çipten buluta mimarisi, tüm alanları ve işlevleri birbirine bağlıyor ve kontrol ediyor.
Sindelfingen’deki UI/UX tasarım ekibi CONCEPT AMG GT XX’e özel, multimedya ekranında video animasyonu olarak Yüksek Performanslı Elektrikli Batarya dahil olmak üzere elektrikli sürüş sisteminin öne çıkan özelliklerini gösteren özel bir arayüz programladı.
AMG Performance 4MATIC+ dört çeker
CONCEPT AMG GT XX, gücünü yola AMG Performance 4MATIC+ dört çeker sistemiyle aktarıyor. Birbirinden tamamen bağımsız çalışan üç elektrikli motor, ön ve arka akslara torkun tamamen değişken şekilde dağıtılmasını sağlıyor. Bu sayede yüksek düzeyde çekiş, sürüş güvenliği ve verimlilik elde ediliyor. Arkadan itişten dört çekere geçiş ve tersi, araç mimarisine entegre edilmiş ileri düzey bir algoritma matrisi sayesinde sürekli ve kesintisiz biçimde gerçekleşiyor.
CONCEPT AMG GT XX’in dış yüzeyi, ışıldayan boya bölümleriyle parlıyor. Bu sayede araç gövdesinin belirli bölümlerinde gece etkileyici görsel efektler elde ediliyor. Bu teknoloji için Ar-Ge uzmanları elektrolüminesans teknolojisini kullanarak özel renk pigmentlerinin alternatif akıma maruz kaldığında ışık yaymasını sağladılar. Sonuç olarak da karanlıkta açıkça fark edilen parlak bir boya kaplaması elde edildi. Bu boya sistemi, birden fazla iletken ve yalıtkan katmandan oluşuyor. Mercedes-AMG, bu boyayı Nürburgring’teki 24 saat yarışında bir GT3 yarış otomobili üzerinde başarıyla test etti.
Sunulan bir diğer yenilik, ışık ve sesi benzersiz bir biçimde birleştiriyor. İlk kez CONCEPT AMG GT XX’te ön farların içine entegre edilen hoparlörler sürüş seslerini dışarı veriyor. Sürüş sesini yaymak için kullanılan harici hoparlörler farlara entegre edilmiş. Bu sistemde far gövdesi, hoparlör boşluğu olarak kullanılıyor. Bu entegrasyon, hem alan tasarrufu sağlıyor hem de ağırlığı azaltıyor ve yeni ses varyasyonlarını da mümkün kılıyor. Ayrıca bu hoparlörler, yaya güvenliği için uyarı sinyali işlevi de görüyor. Bir başka dikkat çekici özellik ise ses barında kullanılan pasif membran teknolojisi. Bu teknoloji, mevcut montaj alanını daha verimli kullanarak düşük frekanslarda daha güçlü bas seslerin üretilmesini sağlıyor.
Aracın arkasındaki 700’den fazla serbestçe programlanabilir RGB LED’e sahip yenilikçi MBUX Fluid Light Panel öne çıkıyor. Aydınlatma, dış dünyayla 3D piksel görünümünde aktif iletişim kurulmasını sağlıyor. Ön yüzey, her pikselin arka aydınlatmada mükemmel bir homojenlik sağlamak için kumlanmış. Yenilikçi iç yapı, pikseller arasındaki ışık dağılmasını önlüyor ve üstün görüntü kalitesi sunuyor. Ekran kapalıyken panel, zarif bir 3D piksel görünümü sergiliyor. Açıldığında ise, beklenmedik bir ışık düzenlemesiyle özel bir efekt ortaya çıkıyor.
Akıllı yazılım çözümü sayesinde, araçtan gelen bilgiler ilk kez gerçek zamanlı olarak metin ya da animasyon biçiminde gösterilebiliyor. Bu sistem; dijital AMG logosu, mevcut şarj durumu gibi çeşitli içeriklerin görüntülenmesini sağlıyor.
GT3 yarış lastiklerinden geri dönüştürülmüş, biyoteknoloji bazlı deri alternatifi
LABFIBER Biyotek Deri Alternatifi, modern biyoteknolojinin desteğiyle geliştirilerek üretildi. Bu yenilikçi malzeme, Amerikan biyo-tasarım girişimi Modern Meadow ile yürütülen özel ve yoğun bir geliştirme ortaklığının ürünü.
Kimyasal geri dönüşüm yöntemi sayesinde, eski lastikler ve tarımsal atıklardan elde edilen sertifikalı biyometan kullanılarak ilk aşamada piroliz yağı üretiliyor. Bu yağ daha sonra, kütle dengesi yöntemine uygun olarak plastik elyaflara dönüştürülüyor.
Mercedes-AMG, CONCEPT AMG GT XX’te, AMG GT3 özel yarış araçlarında zorlu yarış koşullarında gerçekten kullanılmış yarış lastiklerinden elde edilen piroliz yağını kullanıyor. Bir hurda lastik, yaklaşık dört metrekarelik yeni nesil LABFIBER Biyotek Deri Alternatifi üretimi için hammadde sağlıyor.
CONCEPT AMG GT XX’te yer alan bir diğer yenilikçi malzeme ise biyoteknoloji temelli LABFIBER Biyotek İpek Alternatifi. Bu malzeme, genetiği değiştirilmiş bakteriler tarafından üretilen ipek proteinleriyle başlıyor. Bu proteinler, yaş eğirme yöntemiyle parlak ve ipeksi bir ipliğe dönüştürülüyor.

Ön koltuklar, havalandırma açıklıklarına ve entegre başlıklara sahip karbon fiber yarış koltukları baz alınarak tasarlandı. Yeni olan ise, ergonomik açıdan optimize edilmiş ve açık 3D yapıya sahip oturma pedleri. 3D baskılı koltuk pedleri, gelişmiş ergonomisiyle kişiselleştirme için tamamen yeni bir seviye sunuyor ve kolayca değiştirilebiliyor. Böylece her kullanıcıya özel olarak uyarlanmış konforlu bir koltuk yapısı elde ediliyor.
Öne çıkan yeniliklerden biri de aktif Aero Jant. Bu teknoloji, ilk kez fren soğutması, aerodinamik verimlilik ve maksimum menzil arasındaki çelişkiyi çözüyor. 21 inçlik beş kollu dövme alüminyum jant, hareketli beş aerodinamik elemana sahip. Bu blade’ler birbirine yaklaştırıldığında, jant yüzeyini neredeyse tamamen kapatarak hava direncini azaltıyor. Bu da menzili artırırken enerji tüketimini düşürüyor.
Araca entegre kontrol ünitesi, fren sistemi işlevi de dahil olmak üzere çeşitli sistemleri izliyor ve kontrol ediyor. Bu ünite, artan fren soğutma ihtiyacını algılıyor. Aktüatörlere sinyal gönderdiğinde, bu mekanizmalar devreye giriyor ve aero-blade’leri aktif şekilde açıyor. Böylece jantın dış kenarında dairesel bir açıklık (annulus) ortaya çıkıyor. Aero-blade’lerin iç tarafında yer alan radyal havalandırma kanalları sayesinde, soğutma havası tekerleğin içinden frenlere doğru yönlendiriliyor ve ardından tekrar dışarı atılıyor. Bu şekilde hava kütlesinin artırılması, yalnızca frenlerin çok daha verimli soğutulmasını sağlamakla kalmıyor. Aynı zamanda tekerlek yuvasından aktif hava tahliyesi, aracın alt gövdesiyle aerodinamik etkileşime girerek yere basma kuvveti (downforce) üzerinde olumlu bir etki yaratıyor.
Her jantın göbeğinde gizlenmiş merkezi bir aktüatör kolayca monte edilip sökülebilecek şekilde tasarlanmış. Bu aktüatör aero-blade’leri hareket ettiriyor. Buradaki asıl yenilik ise her aktüatörün bağımsız çalışabilen bir ünite olarak mini bir jeneratörle dönen tekerlekten kendi elektrik enerjisini üretmesi. Araçtaki kontrol ünitesiyle kablosuz iletişimini ise Bluetooth üzerinden gerçekleştiriyor. Yüksek performanslı entegre batarya ile çalışan bu sistem, 200’e kadar blade hareketi için yeterli enerjiyi üretip depolayabiliyor. Böylece fren soğutması her zaman güvenli bir şekilde sağlanmış oluyor.
