Almanya’nın prestijli otomobil üreticisi BMW markasından bahsedince eminim hemen hepimizin aklına arkadan itişli spor sedan modeller gelecektir. Bugüne kadar arkadan itişli modelleriyle ve bu modellere eklenen dört tekerden çekiş sistemi xDrive versiyonlaıyla otomobilseverlerin gönlünde taht kuran Alman üretici bu kez yepyeni bir segmente tarihinin ilk önden çekişli modeliyle giriyor.
Açıkçası BMW ve önden çekiş kelimelerini yanyana duyan bazı meslektaşlarımın aksine benim araçtan ve BMW mühendislerinden beklentim büyüktü. Avusturya’nın Sölden bölgesinde ve Inssbrück çevresindeki Alp Dağları’nın virajlı ve dik rampalarla dolu yollarında iki günde yaklaşık 400 kilometre boyunca bana eşlik eden BMW 2 Serisi Active Tourer ile beklediğimden fazlasını bulduğumu söylemem gerek.
Aracın performans ve motor gamına geçmeden önce tasarımına göz atmakta yarar var. Markanın ilk MPV modeli olarak karşımıza çıkan 2 Serisi Active Tourer, bu sınıfta çok sayıda MPV model olmasına rağmen, en çok Mercedes-Benz’in B Serisi ile rekabet edecek diyebilirim.
Ana hatlarıyla sınıfının tipik boyutlarını taşıyan otomobil, 4342 mm. uzunluk, 1800 mm. genişlik ve 1555 mm. yükseklik değerlerine sahip. 2670 mm. dingil mesafesi ve yüksek ve düz tavan yapısı sayesinde arka bölümde oturan yolcular bile geniş bir diz ve baş mesafesinden yararlanabiliyorlar. 40:20:40 oranında katlanabilen arka koltuklar di konumdayken 468 litre olan bagaj hacmi koltuklar katlandığında 1510 litreye kadar çıkabiliyor. Bagaj kapağını açmak ve kapamak için, bagaja doğru ayağınızı sallamanız yeterli oluyor ve sensör sizi algıladığı anda elektrikli bagaj kapağı açılıyor ve aynı hareketle katlanıyor. Sistemin çalışması için tek şart aracın anahtarının yanınızda bulunuyor olması ki bu da güvenlik açısından çok önemli…
Otomobilin önünde BMW markasının karakteristik çift böbrek formundaki ızgarası ve yine çift halka şeklindeki far bloğu yer alıyor. Gösterişli bir tampon ve motor kaputu üzerindeki keskin hatlarla dinamik bir yüze sahip olan 2 Serisi Active Tourer’ın yan ve arka bölümünde de bu dinamik çizgiyi fazlasıyla görebiliyorsunuz.
Otomobilin sürücü koltuğuna oturur oturmaz koltuğun sizi sardığını farkedeceksiniz. Yükseklik ve derinlik ayarlı direksiyonun da yardımıyla ideal oturma pozisyonunu bulmakta zorlanmıyorsunuz. Aracın dinamik tasarıma sahip iç mekanının kalitesi ve çizgisi BMW markasına yakışır nitelikte. Orta konsol ve ön panelin tasarımı markanın diğer modellerinden aşina olduğumuz bir çizgiye sahip. Orta konsolun en üst kısmında araç bilgilerini, müzik ve navigasyon sistemini takip ediebileceğiniz, internete girebileceğiniz BMW ConnectedDrive sisteminin dijital ekranı yer alıyor. Ayrıca 2 Serisi Active Tourer’da gözünüzü yoldan ayırmadan gösterge panelindeki bilgileri ve kusursuz çalışan navigasyon sistemini takip edebileceğiniz Head-Up Display ekranı da yer alıyor.
Bu tamamen yenilikçi otomobilin en büyük sürprizi ise MINI modellerinde kullanılmaya başlanılan 1.5 litrelik benzinli motor. Bu motor da dahil olmak üzere hepsi Twin Turbo teknolojisine sahip ve Euro 6 normlarını karşılayan 2.0 litrelik benzin ve 2.0 litrelik dizel motor seçenekleri de yurtdışında satışa sunuluyor. Benim ilk gün yaklaşık 200 kilometre boyunca kullandığım 1.5 litrelik versiyonda her ne kadar 6 ileri kademeli düz şanzıman yer alıyor olsa da Türkiye’de Eylül ayında bu motor seçeneği, otomatik şanzıman kombinasyonuyla yerini alacak. 4400 d/d’de 136 HP güç ve 1250 ile 4300 d/d aralığında 220 NM tork değerine imza atan üç silindirli motor tamamen BMW tarafından geliştirildi.
Diğer BMW modellerinde olduğu gibi Sport ve ECO PRO sürüş modları arasında tercih yapabildiğiniz araçta 1.5 litrelik motor ile ECO PRO modunda ben 5.4 litre gibi oldukça başarılı bir tüketim değeri gördüm. Fabrika verilerine göre 6.4 litrelik ortalama tüketim değerinin altına sakin kullanımda inebilmeniz mümkün. Bu değerlerin yakalanmasında turbo destekli küçük hacimli motorun önden çekişli bir otomobilde kullanılmasının payı büyük. Bu sayede arkadan itişli araçlara göre yaşanan güç kaybı en aza indirilerek, motorun neredeyse bütün gücünün olduğu gibi öne aktarılabilmesi sağlanmış. Performansa olumlu katkı yapan diğer etken ise 1320 kilogramlık gövde ağırlığı…
Şerit takip asistanından, çarpışma önleme sistemine, otomatik fren fonksiyonuna sahip yaya algılama sistemine kadar birçok özelliği opsiyon olarak alabileceğiniz araç, başarılı ses yalıtımı ve iyi ve geniş görüş alanıyla güvenli yolculuklar sunuyor. Yüksek sayılabilecek gövde yapısına rağmen oldukça dengeli bir sürüş karakteri bulunan otomobil, yol tutuş açısından da tam not aldı.
Yazı: Önder Canözer / Sölden – Avusturya
